İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bugün ifadeye çağrıldığı soruşturmayı eleştiren CHP lideri Özgür Özel, “Bugün 13 siyasi parti vardı adliyenin önünde. Birbirlerinin ismini ağzına almayan siyasi partiler bugün İstanbul’da yan yanaydılar. Elbette ki iki isimle kısıtlı değil geleceğe dair umutlarımız ama milletin gönlünde olanın, bizim gözümüzün önünde, gönlümüzde olması kadar normal bir şey yok. Otobüsün üstünde Ekrem İmamoğlu’nun elini, hepimiz adına kaldıran Mansur Yavaş da vardı” dedi.
‘MUAMMER AKSOY’U EMPERYALİSTLERİN TAŞERONLARI KATLETTİ’
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 31 Ocak 1990’da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden eski CHP milletvekili ve Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) kurucularından Prof. Dr. Muammer Aksoy anısına düzenlenen ödül törenine katıldı.
ADD’nin düzenlediği törende konuşma yapan Özel, “Zor bir gün, farklı bir gün. Bir yandan çok umutlu olduğumuz bir gün, bir yandan da çok öfkeli olduğumuz bir gün. Üzüntümüz, Muammer Aksoy’un katledilişinin yıl dönümünde bir kez daha burada hep birlikteyiz ve bu acıyı bir kez daha hep beraber içimizde yaşıyoruz. Çok umutluyuz, çünkü adeta bir soykırıma uğramış Atatürkçüler, her biri teker teker biraz önce gözümüzün önünden geçti. Fazlası var, eksiği yok. Geçen hafta Uğur Mumcu’nun katledildiği yerdeydik hep birlikte” dedi.
“Hiçbiri boşuna katledilmedi. Aslında katledenlerin kim olduğuna, katledilenlerin neyi savunduğuna baktığınızda o soykırımın neyin habercisi olduğu da bugünlerde daha iyi anlaşılıyor” diyen Özel, “Sadece Muammer Aksoy üzerinden bakarsanız madenlerin, petrol yataklarının devletin olduğunu ve milli işletilmesi gerektiğini ısrarla savunan, bu anayasal gerekliliği hatırlatan, dolayısıyla kimlerin, hangi küresel güçlerin hedefinde olduğu belli olan biri. O küresel güçlerin yönlendirdikleri, Muammer Aksoy’u katlederken kullandıkları isim, ünvan ne olursa olsun aslında emperyalistlerin taşeronları. Bugün de baktığınızda yakın coğrafyada yine o emperyalistlerin işlerine geldiğinde nasıl vekâlet savaşları verdiklerini, nasıl birilerini koruduklarını, kolladıklarını, günü gelince harekete geçirdiklerini, kendi işlerini gördürdüklerini görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin tam bağımsız olmasını gerektiğini belirten Özel, “Bütün mesele tam bağımsızlığı savunup, savunamamakta… Madenlerin milliliğini savunup savunamamakta… Türkiye, bütün kararların kendi milletinin menfaatleri için demokratik olarak alıp bütün dünyaya gerekirse kafa tutabilecek bir cesareti gösterenler tarafından mı, yoksa Büyük Ortadoğu Projeleri’nin eş başkanları tarafından küresel dengelerde, denklemlerde kendi varlıklarını, kendi iktidarlarını sürdürmeye çalışanlar tarafından mı yönetilecek, esas mesele zaten tam da burada” diye konuştu.
Geçen yıl katıldığı törende “Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini birinci parti olarak çıkaracağımıza söz veriyorum” dediğini hatırlatan Özgür Özel, şunlar söyledi:
SEÇİM KAYBETMEYİ HAZMEDEMEYENLER SALDIRI BAŞLATTI: O sözü tutmuş olarak bu kürsüye çıkmanın onurunu yaşıyorum. Bugün bir fotoğraf karesi Türkiye’ye umut verdi. Biz rahmetli İsmet Paşa 14 Mayıs 1950’de “Herhalde iktidarı bunlara bırakmayacaksın” dendiğinde aksine yaverini hemen yollayıp devir teslime hazır olduğunu söylemiş, oğlu Erdal’a 7 gün sonra yazdığı mektubunda, “Evladım seçimi kaybettik, şüphesiz bu benim en büyük yenilgim ama Türkiye demokrasisinin bir zaferidir” diyebilmiş bir damardan geliyoruz. Biz 47 yıl seçim kaybetmeyi içine sindirebilmiş, kimi şaibeli, tartışmalı olsa da milletin kararını, seçim sonuçlarını içine sindirmiş ve bu örnek 1950’den beri 74-75 yıldır Türkiye’nin önünde duruyorken, partisiyle ilk kez seçim kaybedenlerin bunu 47 gün hazmedemediğini, “Nasılsa yapamazlar” deyip biraz katlandıklarını ama sonra 6-7 aylık ölçümlerin sonunda Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin, CHP’nin neler yaptığını, nereye doğru koştuğunu görünce de nasıl bir saldırı başlattıklarını hep beraber biliyoruz.
SİYASETE GİREN BİRİSİ YARGIYA DÖNEMEZKEN İSTANBUL BAŞSAVCISI OLARAK GÖREVLENDİRDİLER: Bir tarafı ile “Silkeleyin” deyince o talimat belediyeleri çalışamaz hale getirip… Yani yoksul bir kadının çocuğunu bıraktığı kreşi hedef alabilecek kadar alçalabilenler, aşevinin bir tas sıcak çorbasını, kent lokantasının ucuz yemeğini, Annekart’ı, “Hoşgeldin Bebek” projelerini, doğal gaz desteklerini, protein desteklerini, çocuğun sütünü hedef alacak kadar gözü dönenler, bir yandan da geçmişte çok performanslı çalıştırdıkları bir seyyar giyotini, burada yargıdan siyasetle ödüllendirmişken, aslında hiçbir yargı mensubu siyasete girdikten sonra o görevine dönemezken, kendileri bakan yardımcılığını fevkalade siyasi bir makam olarak da tanımlamışken, İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı olarak görevlendirdiler.
‘BİZ SİZİN GİBİ YAPMAYACAĞIZ’ DEDİĞİ İÇİN İMAMOĞLU’NU TEHDİTLE SUÇLADILAR: Geçmişteki bütün toplumsal davalarda, teker teker her birini saymayayım ama hepimizin bildiği o 8-10 davada mahkeme mahkeme gezdirip, adaleti katlettirdikleri seyyar giyotin, Ekim ayının 9’undan beri buraya birkaç yılda yaptığını birkaç ayda yapacak bir acelecilik, saldırganlık, gözü dönmüşlük ile aldığı talimatı yerine getirmek için neler yaptığını görüyoruz. İçeride belediye başkanlarımız var, muhalif gazeteciler var, Gezi’de hepimizin yerine orada olup da içeride haksız yere yatanlar var, akademisyenler var, siyasetçiler var, var, var… Ama o gözü dönmüşlükle şimdi 16 milyon İstanbullunun, üçüncü kez… Bir tanesinde mızıkladılar, saymadılar, iptal ettirdiler, 13 binlik fark 806 bin olmuştu. Yetmedi, bu sefer 1 milyon oldu. Sırf bizim Gençlik Kolları Genel Başkanımızı, “evladım” dediği birini sabah 08.00’de polisle ifadeye götürenlere, “Bizim evladımıza bunu yaptınız ama rövanşist olmayacağız, biz sizin evlatlarınıza bunları yaşatmayacağız” dedi diye, bu teminatı verebilmiş bir yüce gönüllülüğü yapan birinin, “Ailemi tehdit ettin” diye ifadeye çağrıldığı bir gündeydik.
BUGÜN 13 SİYASİ PARTİ VARDI ADLİYENİN ÖNÜNDE: Her gün saldırıyorlar. Ben hep şöyle söylüyorum: Yıkmayan rüzgar güçlendirir. Onlar bizi yıkamadıkça ne kadar canımızı yaksalar da ne kadar bizi zorlasalar da biz teslim olmadıkça, eğilmedikçe, bir adım geri atmadıkça, kelime eksik konuşmadıkça, onların panikleri ve saldırganlıkları artacak ve geldiğimiz noktada “biz artık korkutmaya çalışanlardan bizim korkmadığımızı gördükçe nasıl dizlerinin titrediğini daha açıkça göreceğiz” diyorduk. Bugün Ekrem Başkanımız ifadeye gidiyordu. Bizi böleceklerini, ayrı düşüreceklerini, meydan okumanın sadece bazılarımıza ait olduğunu, CHP’nin ve Türkiye muhalefetinin parça pinçik olabileceğini düşünenler bugün, vallahi ben de çocukluğuma döneceğim, avuçlarını yaladılar. Bugün 13 siyasi parti vardı adliyenin önünde. Yan yana durması mucize, birbirlerinin ismini ağzına almayan siyasi partiler bugün İstanbul’da yan yanaydılar.
UMUTLUYUZ: Elbette ki iki isimle kısıtlı değil geleceğe dair umutlarımız ama milletin gönlünde olanın bizim gözümüzün önünde, gönlümüzde olması kadar normal bir şey yok. Otobüsün üstünde Ekrem İmamoğlu’nun elini, hepimiz adına kaldıran Mansur Yavaş da vardı. Ben demiştim ki, “İstanbulluları ifadeye çağırdılar. Haydi İstanbullular gidin, ifade verin”. Oraya giden on binlere, orada bulunan bütün siyasi partilere ve genel başkanlarına, oraya giden bütün siyasetçilere, cesaretinden bir adım geri atmayan Ekrem İmamoğlu’na, ona sahip çıkan başta Mansur Başkan’a ve bütün belediye başkanlarımıza, bütün sivil toplum örgütlerine, başta üyesi olmaktan onur duyduğumuz Atatürkçü Düşünce Derneği’ne yürekten teşekkür ediyorum. O yüzden umutluyuz. Çünkü ayrılmadan, birbirine düşmeden, çekişmeden, birbirine burun kıvırmadan, ortak düşmanın, ortak rakibin, memleketin geleceğinin düşmanının ve bizim siyasi rakiplerimizin yenilmesinin ne kadar önemli olduğunun idrakinde olan herkes bugün umutlarımızı artırdı.
TEĞMENLERİN İHRACI: Zaten geçmişte yapılan bir yemini, hatta yönetmeliklerini değiştirmediler diye bordo berelilerin halen yaptığı, bu sene de yaptığı o yemini “Biz de etmek istiyoruz” deyip de “Resmi törende edemezsiniz” deyince, resmi tören bittikten sonra eden, Atatürk’e bağlılıklarını ifade eden, orduya sadakatlerini ifade eden, bu millet için gözlerini kırpmadan ölebilecek kadar bu ülkeyi sevdiklerini ifade eden beş tane teğmenin… Hele hele biri var ki, hiçbirini birbirinden ayırmak olmaz ama bu sene bu ordunun da bu milletin de Türkiye’deki bütün kadınların da gurur yılıydı. Çünkü kara, hava ve deniz harp okullarının üçünün de birincisi tarih boyunca ilk kez kadındı. Bugün aldıkları o korkunç kararla, o büyüyü de bozdular. O, bir Cumhuriyet hikayesinin vardığı en üst noktadır. Sen onlardan birini, Kara Harp Okulu’nun birincisini ihraç ediyorsan, senin zaten Cumhuriyet’le bir gönül bağının olmadığı, Atatürk’le kurduğun ilişkinin sadece söylemsel olduğu ve bu milletin yüzde 99’unun yüreğinde olan birine laf söylemenin maliyetinden kaçındığın için dönüp en yakın silah arkadaşına laf uzattığını hepimizin bildiği bir süreçte bugün yapılan meseleyi şöyle şuraya koyuyorum.
İLK GENEL SEÇİMDEN SONRA GÖREVLERİNE DÖNECEKLER: Daha önce de söyledim, burada da bir kez daha kayda geçeceğim. Bir; o 5 teğmenimize hukuki destekse, hukuki destek. Çünkü bir idari yargı süreci olacak dönmeleri için. Devamında eğer kendilerini nerede görmek istiyorlarsa, o görmek istedikleri görev başımızın üstündedir, teminatı biziz. Ama kendilerini görev almak istedikleri yerde misafir kabul ediyoruz. Çünkü o görev yapılacak ilk genel seçime kadar sürecek. O genel seçimden sonra, bu beş teğmenimiz hiçbir maddi tarafını zaten önemsemezler ama maddi ve manevi özellikle askerlik mesleğine dair, hiçbir kayıpları olmaksızın şanlı üniformalarına ve görevlerine, arkadaşlarının yanına dönecekler.
O KARARA İMZA ATANLAR, İHRAÇ OLACAKSINIZ: Ben kendime dair bir siyasi kariyer hedefi hiç tarif etmiyorum, bunu bilenler biliyor. Benim görevim Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin en doğru adayı çıkarıp seçimi kazanıp, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında yeniden iktidar olmasıdır. Ama bazı hedeflerim var. Mesela Soma davasının yeniden görülmesidir. Bazı hedeflerim var. Mesela Akbelen‘e yapılanlardan hesap sorulmasıdır. Hem Akbelen‘in hesabını soracağımız. Hem Volkan Konak’ın derelerinin hesabını soracağımız. O üzerlerine beton dökülen bütün derelerin hesabını soracağımız bir süreç olacak. Benim siyasi hedeflerimden bir tanesi de şu olsun, buradan kayda geçsin istiyorum. Bunu da Recep Tayyip Erdoğan da duysun ama en çok da o ihraç kararlarına imza atanlarla, buna susanlar duysun ki; teğmenlerin geldiği gün siz ihraç olacaksınız. Bunu Soma davasında öldürdükleri kişi başına 4.5 gün yatıp salıverilenler çıkıp, neredeyse ölenlerin suçlu bulunduğu gün önünde konuşmuştum. Odamda o konuşmanın resmi var. Resmi çerçeveleyen evladımız da 33 yaşında geçen ay öldü, cenazesine gittim. Bu kadar çok acı çeken bir ülke, bir parti olmaz yani bu kadarı. Ama orada söylemiştim, burada bir daha söylüyorum, Soma’nın da Akbelen’in de teğmenlerin de hesabı sorulacak.
(HABER MERKEZİ)
More Stories
Ailesinden 4 kişiyi ‘altın’ yüzünden öldürdü
İsviçre’de teki bile ulusal kriz yarattı
Trump: Panama Kanalı’nı geri alacağız